Tarihi Dokuda Çağdaş Tasarım Biçim ve İçerik çelişkisi
Ayşe DEMİR ÜNLÜ
Kadir Has Üniversitesi -Mimarlık Fakültesi Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek lisans-Tarihi Çevrede Tasarım- (Prof. Dr. Murat Çetin)
İstanbul, ayseunlu@besiktas.bel.tr
Zaha Hadid -Ortadoğu Merkezi |
Şekil 2 Ecole de Journalisme d’eichstaett Foyer et auditoire 1985-87
ÖZET
Her şey de olduğu gibi değişim ve dönüşüm Tarihi dokuyu da kaçınılmaz etkilemektedir. Bu gerçekten, tarihi dokuda yeni biçim ve içerik çelişkisine en uygun çözümler için, adım adım,
Ø Kent Kavramı; Tarihi Çevre, kent ve bölge Kavramı; Tarihi Çevre Koruma, Tarihi Çevre Koruma Düşünce evrimi; Tarihi Çevre Koruma Nedenleri, Tarihi Çevre değerlerine yönelik tehditleri; Tarihi Çevre Koruma Teknikleri; Tarihi Çevre Koruma restorasyon-konservasyon akımları; Tarihi Çevre Koruma Alanında uluslararası örgütler; Tarihi Çevre Koruma Alanında Belgeler; Tarihi Çevre Koruma Alanında ulusal örgütlenmeler; korumanın sosyal boyutuna kısaca değinilerek,
Ülkemizdeki ve Uluslararası örnekler ışığında Çağdaş Tarihi Çevre tasarımında biçim ve işlev değişikliklerine farklı yaklaşımları irdelendi.
Anahtar Kelimeler: Tarihi Çevre, Çağdaş Tasarım, Biçim, İçerik, Çelişkiler.
GİRİŞ
"...yaşayan kentler her zaman kendilerini yenilemişlerdir. Tarihleri içinde her dönem mimari yansımasını bulmuştur. Zenginleşmiş, yıkılmış, genişlemiş yeniden yorumlanmışlardır. Sürekli yeniden inşa vardır..."[1]
Bireyin içinde doğduğu toplumun / mekânın / kentin “geçmiş” ini bilme arzusu ile açıklanmaya çalışılan kültürel varlıkların korunması olgusu öznel bilincimizin bir parçası olduğu gibi, bilimsel bilginin nesnesi olarak da anlamlandırılmayı ve anlaşılmayı hak etmektedir.
‘’Yapı ve çevre özgün çevresini sürdürdüğü sürece biçimsel değişme gereksinimi olmayacaktır. Bu durumda, soyut düşüncenin belirlediği ilişki korunabilir. Yeni işlevler içinde temel biçimi zorlamayan müze yada müzemsi kullanımdır.bunun dışında bir kullanım kurumsal olarak savunulamaz . Ne varki uzun bir tarih süreç içinde değişme, kuramsal görüşün oluşturulmasında zorunlu bir veri olarak kabul edildiği zaman ,uygulama çok sayıda özel hal içerecektir.’’[2]
Kentsel koruma alanlarının bir bölümü, yıpranmış, çöküntü bölgeleri olduğundan bu kesimlerde yaşayanlar da genellikle alt ve orta-alt gelir gruplarıdır. Bu nedenle tarihsel çevre korumasının en önemli boyutu, yapıları korumak olduğu kadar, bu gelir gruplarının da yaşam koşullarını iyileştirici ve yoksulluğu azaltıcı önlemler alınmasıdır.
Bu bağlamda entelektüel kentli, bu alanların sosyal dokusunu yeni bir değişimle yüzyüze bırakmakta, ekonomik değerleri, kültürel ayrıcalıkları nedeniyle, buraları yoksullara bırakılmayacak kadar değerli görmekte ve sahiplenmektedir[3].
Çağdaş̧ kültür çevresel koruma bağlamında birçok slogan yaratmıştır. Bunlardan biri geçmiş ’in bugünle birlikte yaşama hakkıdır. Bugünün geçmişle birlikte yaşama zorunluluğu[4].
“… Roma tonozu, kubbesi ve kemeri mimarlık tarihinde silinmez bir iz bırakmıştır. Bunların temel formları ve strüktürel özü, Romanest’ten Gotik’e, Rönesans’tan günümüze etkisini korumayı sürdürdü. Günümüz teknolojisi ve mühendislik becerisinin kattığı güçlerle yeniden karşımıza çıkmayı sürdürmektedir…”[5]
Tarihi yapıların günümüz kullanımına adapte edilmesi sürecinde, yeniden işlevlendirilmesi ya da yapıların farklı nedenlerden dolayı bütünlenmelerinin gerekliliği yeni ek almalarına neden olur. Kimi zaman da tarihi çevrede tarihi yapıların yıkılması ya da başka nedenlerden dolayı oluşan boşlukların kullanıma açılması gündeme gelir ve tarihi çevreye yeni yapı eklemlenir. Her iki durumda da üretilen mimari, eski dokuya yeni bir katmandır. Bu katmanın tasarım kriterleri çok çeşitlilik içerir. Bu kriterler çalışma kapsamında dokuya ya da yapıya eklemlenen çağdaş tasarım ürünleri üzerinden tartışılmaktadır[6].
Sonuç olarak Tarihsel çevreler nadiren işlevlerini koruyarak günümüze kadar gelebilmekte. Bu çevreler işlevlerini kaybetmelerine rağmen değişik kullanışlara dönüşerek varlıklarını sürdürmektedir. Tarihi çevre koruma ile ilgili tüm kavramlara kısaca göz atarak değişim-dönüşümle önümüze sorun olarak gelen gelen Biçim-içerik değişikliğine farklı bakışları irdelemek ve farklı yaklaşımlarla gelecek nesillere sürdürülebilirliğine çözüm aramak olacak çabamız[7].
KURAMSAL TEMELLER
Biçim: "1-Bir nesnenin çevre çizgilerinin düzeni, görünümü, sekli 2- Bir şeyin maddeleşmiş̧ durumu; gerçekleştiğinde, ortaya çıktığından aldığı görünüm, durum."[8]
“Biçim işlevi izler”, 20. yüzyıl mimarisinin doktrinidir. Bir binanın amaçlanan işlevinin, tasarımında ana etmen olması gerektiğini öne sürer. İşlevsel mimarinin kökeni, Romalı kuramcı Vitruvius’un yapıtına dayanır. Bir mimari yapı üç niteliği sergilemelidir. Utilitas, Venustas, Firmitas (Yararlılık, Güzellik, Sağlamlık)[9]. Biçim İçin İşlevselliği Feda Etmeyin.
Ancak 20. yüzyılın ikinci yarısında modernizmde yaşanan kavramsal yönelimle birlikte biçim ve işlev arasındaki ilişkiler değişmiş, modern sonrası (postmodern) biçimin işlevini izlemesi ve sürdürmesi gerekliliği ortadan kalkmıştır.
İçerik: Anlatılmak istenen kapsam.
Kavram olarak incelediğimiz zaman öz-içerik, Aristoteles felsefesinde "Bir şeyin temel özelliği ya da özünü oluşturan şey "dir. İçerik nesnenin yapısını belirleyen bir özellik taşımaktadır. Sürekli değişim içindeki öz, biçimin değişmesine. daha farklı ve yeni biçimlerin oluşmasına yol açar.
Sanatta eski biçimlere sıkıdan sıkıya tutunup kalma sanatın Gelişmesini engeller. Eğer biçim dikkati kendinde toplarsa içeriği ifade etme işlevini yerine getirmemiş̧ olur. Yalnızca biçim kaygısıyla yaratılmış, içerikten yoksun, el işçiliğine dayanan, belli bir üstünlüğü olan toplumun beğenisine sunulmuş olur. Bu da sanatta tıkanmaya yol açar. Çünkü insanoğlu başlangıçtan itibaren düşündüklerini biçime dönüştürmeye çalışmıştır.
Yaratıcı Yeniden kullanım Yada yeni işlev ile kullanım bir binanın bir işlevden diğerine çevrilmesini tanımlar; biçim/Form işlevi izler düstürünü yıkar.” gömülü enerji” nin farkında olmak, binaları dönüştürmenin sürdürülebilir bir eylem olduğu ve aynı zamanda mirası korumak anlamınada gelmektedir[10].
Doku: Mimari anıtın görsel etkisini belirleyen unsurlardan birisi de dokusudur.Taş,tuğla,ahşap,demir, cam vb. çok çeşitli malzemenin kullanışından dolayı diğer sanat türlerine kıyasla dokunun en fazla yeraldığı sanat mimarlıktır.
“her malzemenin bir dokusu olduğu gibi o malzemenin yanyana, üst üste konuşu ilede meydana gelen örgü başka bir doku tesiri yaratır.Bu örgü nre kadr çeşitşli olursa dokuları da o kadar değişik olur.”[11]
İtalya’ da Tarihi dokuda yeni ek uygulamalarının teknolojik ve modern yaklaşımlarla ele alınsalar bile yapı/ doku ile yarışmayacak, tarihi olanın kimliğine zarar vermeyecek duyarlı yaklaşımlar olduğu görülmektedir[12].
Tarihi Çevre Kavramı
Tarihi çevreyi geçmiş̧ uygarlıklardan geriye kalan ve bazılarının günümüzde de işlevini sürdürdüğü yerleşme ve kalıntılar oluşturmaktadır. Türkiye’deki kentlerin yaklaşık olarak %90'dan fazlasında Tarihsel çevre mevcuttur. Bunların kiminin kentte geleneksel merkez, kiminin kentte bir veya birkaç mahallesinde kiminde ise kentin tümündedir.
Kent Kavramı
Kent; sürekli toplumsal gelişme içerisinde bulunan ve toplumun yerleşme, barınma, gidiş-geliş, çalışma, dinlenme gibi ihtiyaçlarının karşılandığı, pek az kimsenin tarım kesiminde çalıştığı, köylere bakarak nüfus yönünden daha yoğun olan ve komşuluk birimlerinden oluşan yerleşme birimidir[13].
Aristoteles bir konuşmasında şehri “soylu bir amaç için ortak yaşam” olarak açıklar. Burada kastedilen soylu amaçtan ne anlatılmak istenmiştir? Sanırım, yüz yıllarca sonra bir yazısında Ahmet Hamdi Tanpınar, “Şehir bir terbiyenin ve zevkin etrafında teşekkül eden müşterek bir hayattır” diyerek bu amacı açıklar[14]. Şehirde her türlü düşünceye yer vardır. Şehir yaşantısı insanları dil, din, ırk ve renk olarak tasnif etmez, edemez. Eğer eder ise zaten o yerleşmeye şehir denmez[15].
Dünyada özellikle 1990’dan sonra yaşanan hızlı değişim ve dönüşüm sürecinin bir yandan ulus üstü kavram ve kurumlara vurgu yapılarak dünyanın bir “küresel köye” dönüşeceği ifade edilmekte, diğer taraftan yerel kültürlere, değerlere, hak ve özgürlüklere vurgu yapılmaktadır[17]. Bu süreçte yerel birimler olarak kentler önemli işlevler yüklenmektedir.
Tarihi çevre koruma
İnsanlar yaşadıkça doğayla etkileşim içinde bilgisini ve kültürünü biriktirerek, sürekli bir gelişme, değişme içindedir. Koruma gelişmeyi durdurma anlamına gelmez. Modernitenin anlayışına göre bu olanaksızdır. Modernitenin korumacılığı değişmeye, gelişmeye olanak sağlarken gerçekleştirilecek bir korumacılıktır. Bu nedenle korumacılık anlayışımız seçmeci ve toplumla müzakere edilmiş olmalıdır[18].
Tarihi çevre koruma düşüncesinin evrimi
Özellikle 2. Dünya Savaşı sonrasında oluşan iki uluslararası kuruluş̧ BM-UNESCO ve Avrupa Konseyi bu konudaki eleştirilerin yapıldığı, yeni düzenleme önerilerinin geliştiği iki önemli uluslararası platform olmuştur. Bu platformlarda gelişen söylem günümüzde kültürel mirasın sürdürülebilirliğinin sağlanması noktasına varmıştır[19]. Kültürel çevrenin tahribi karsısında uluslararası duyarlılığın gelişmesi doğal çevrenin tahribi karşısında gelişen duyarlılıktan önce olmuştur.
Tarihi dokuyu oluşturan unsurların koruma konusu, tek başına bir anıt veya bina ölçeğinden başlayarak tüm kenti kapsamaya kadar genişleyebilir. Koruma, nesneyi ya da alanı donmuş bir müzeye çevirerek ya da “camekanlara” koyarak değil, onu sade “çerçeve”lerle anlamlı ve ilginç kılarak ve ziyaretçilerde oranın tarihsel zenginliğini takdir etmeleri için “dedektifçe” bir merakla arama dürtüsü yaratarak amacına ulaşır. Bu bağlamda, nesnenin/alanın bir yandan korunurken diğer yandan zamanla yeni işlevler yüklenmesi, değişmesi, dönüşmesi söz konusudur.
Tarihi Çevre Koruma Nedenleri :
Tarihi çevreler içinde yer alan kültürel, doğal her tür fiziksel öğe, yörenin mimari, sosyal kimliğine ilişkin ayakta duran, yaşayan veriler taşımaktadır. Söz gelimi, bir konutun plan şemasının korunması mimarlık tarihçisine plan tipolojisi için veriler sağlarken, o yapının avlusunda yetişen ağaç̧, o konuttaki kişinin hangi ürünü yetiştirdiğini anlatır ya da bir ahırın varlığı o dönemdeki ulaşım biçimini, ailenin ekonomik yaşamını öğretir. Penceredeki kafes, aile-toplum arasındaki mahremiyet ilişkisini anlatır[20]. Ayrıca, geçmişe ait yaşantı ve mekânsal örgütlenişle ilgili olarak birçok veri ve ipuçları sunan tarihi çevreler, geçmişi, kurgu ve düşgücüyle zihinde canlandırma bağlamında da şüphesiz büyük katkı sağlamaktadır.
1983’te Brundtland Raporunda kullanılan “Sürdürülebilir Kalkınma” terimi, “bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşakların da kendi kalkınma gereksinimlerini karşılayabilme olanağından ödün vermeden karşılamak” olarak tanımlanmaktadır. Temelde kuşaklar arası hakkaniyet arayışını işaret etmektedir[21].
Zaman içinde yaşam biçimlerin ve gereksinimlerin değişmesi bazı mimari anıtların yapılış amacına uygun kullanımını olanaksız kılmaktadır. Günümüzde bir medresenin ,bir tekkenin , bir sarayın, bir kervansarayın yaratılış içeriğini sürdürmesi mümkün değildir. Yeni işlevle donatılıp çağdaş yaşama verimli bir şekilde katılmadıkları an yıpranma ve yok olma süreci hızlanacaktır.
İşlevsel yıpranmadan en az etkilenen bina grubu dinsel amaçlı binalardır. İşlev aynı kaldığı için yıpranma söz konusu değildir. Aynı olgu konutlar içinde geçerlidir. Ancak kentin gelişimi ile ticaret bölgesinin ortasında kalmış bir eski ev de konut işlevini sürdüremez[22].
Kimlik, bir kişiyi, nesneyi diğerlerinden ayıran, onu eşsiz ve benzersiz kılan, tekil ve özgün yapan nitelikler bütünüdür. Kent kimliği de bir kenti, diğer kentlerden ayırt etmeye yarayan kentsel ögelerdir. Akıp giden yıllar içinde, kent sakini için, gölgesinde oturduğumuz koca çınar, çeşmesinde soluklandığımız meydan, yitirdiğimiz yakınlarımızın ziyaretinde boynu bükük yürüdüğümüz kasvetli mezarlık servileri, iç sesimizle konuştuğumuz tenha arka sokaklar, sabah iş yolunda telaşını pekiştiren saat kulesi, anılar, anlamlarla dolar, taşar. Yani, kentsel öğeler, artifaktlar (yapıtlar) gerçekte kentin soyut belleğinin ve belleğin üst kapsayıcısı olan (kentin) kimliğinin somut birer belgeleridir[23].
Tarihi Çevre Korumaya yönelik tehditler
Yüzyıllara, hatta binlerce yıla göğüs gererek günümüze ulaşan kültür ve doğa varlıkları, doğa koşullarının etkisi altındadır[24]. Öte yandan kentlerin kontrolsüz büyümesi sonucu kimyasal gazlardaki artış (CO2 salımı/emisyonu ve özellikle SO2 asit yağmurları) taşları aşındırır.
Bu doğal süreçlerin sonucu bozulmaların yanı sıra insanların neden olduğu tahribattan da bahsetmek gerekir. Vandallık olarak nitelenen bu davranış içine kırmak, sökmek, çizmek, yazmak, oymak, boyamak, çalmak gibi uygulamalar girer. Vandalizmin nedeni kimi zaman dinsel görenekler olabilmektedir.
Tarihi Çevre Koruma teknikleri
Ø Bina ölçeğinde koruma teknikleri (İclal Dinçer’e göre) :
Bakım / Maintenance, Çatı aktarımı, boya, tesisat gibi.
Basit onarım -Rehabilitasyon / Rehabilitation, özgün veya eski ile uyumlu günümüz malzemesi.
Esaslı onarım-Restorasyon / Restoration: Mevcut yapının rölövesine dayalı olarak strüktür ve malzemede yapılacak esaslı müdahaleleri kapsar.
Sağlamlaştırma / Consolidation, Strüktürde oluşmuş bozulmaları iyileştirme .
Bütünleme / Reintegration : Yapının yıkılmış, çökmüş olan kısımlarının tamamlanması.
Yenileme / Renovation : İşlev değişikliğinin söz konusu olduğu durumlarda yapının plan tipinin ve malzemesinin değiştirilmesi (kervansaray, konak, konut, otel, pansiyon, hamam, çarşı, medrese, kültür merkezi)
Temizleme / Liberation: Özgünlüğü bozan eklerin temizlenmesi.
Yeniden yapım / Reconstruction: Yıkılmış ve yok olmuş ya da harap durumda bir yapının eski ve yeni malzemeler kullanılarak en özgün haliyle yeniden inşa edilmesi
Anastilosis /Anastylosis: Kısmen ya da tamamen yıkılmış binaların orijinal parçalarının bir araya getirilerek yeniden inşası
Taşıma / Moving: Yerinde korunması mümkün olmayan binaların malzemelerinin bilimsel teknikler kullanarak sökülmesi ve başka bir yerde aslına uygun olarak yeniden inşa edilmesi.
Aynen kopyalama / Replication / Reproduction: Tarihi doku içerisindeki mevcut yapıların cephe düzeni ve malzemelerinin genel karakteri göz önüne alınarak boş parsellerde yeni yapı inşa edilmesi
Dolgu / Infill : Tarihi doku içerisindeki mevcut yapıların cephe düzeni ve malzemelerinin genel karakteri göz önüne alınarak boş parsellerde yeni yapı inşa edilmesi
Ø Kent ölçeğinde ya da kentin belli bir alanı/bölgesi için başvurulan korumaya yönelik dönüşüm yöntemleri:
Yeniden geliştirme / Redevelopment: Bu müdahale türünde genellikle ekonomik bir hedef yoktur; bir başka deyişle hedef, alanın ekonomik ve işlevsel açıdan yenilenmesi veya canlandırılması değildir. Genellikle mevcut işlevler korunur; fiziksel yenilemelerle bu işlevlerin daha etkin şekilde yürütülmesi sağlanır. Ülkemizde bazı gecekondu alanlarında yeniden geliştirme işlemi yapılarak, mevcut yapılaşmaların büyük oranda yok olduğu varsayılarak, yeni bir yapılaşma önerilir[26].
Eski haline getirme, esenleştirme / Rehabilitation:Bozulmanın başlamış olduğu ancak özgün niteliğini halen koruyan kentsel alanı üstün işgörü ölçülerine kavuşturmak .
Canlandırma / Regeneration veya Revitalization):Amaçlar ; mahallenin fiziksel, sosyal ve ticari bileşenlerinin iyileştirilmesi ; konut stoku ve sokak dokusunun kalitesinin yükseltilmesi; iş ve hizmet alanları yaratılması; suç oranında düşüş sağlanması Kent merkezlerinde ani nüfus yığılmalarının (urban agglomeration) veya iş olanakları ile ekonomik dalgalanmanın yarattığı çöküntü, kentlerin yerel kimliklerinin zedelenmesine yol açmıştır. Bu nedenle, bu çöküntü alanlarının yeniden canlandırılması, planlama programlama arasında en önemli konulardan biridir. Büyük kentlerdeki çöküntü alanlarında yapı bloklarının yıkılmasının ya da terk edilmesinin ardından, eski altyapı bir süre daha olduğu gibi kalmaktadır. Kaynakların boşa harcanmaması için, planlama var olan kaynakların yeniden kullanımını amaçlamaktadır[27].
Rönesans, yeniden doğuş / Renaissance: Kentsel rönesans, yeniden canlandırma (regeneration) ve yeniden iskan sağlama (repopulation) eylemlerini içerir.
Tarihi Çevre Korumaya yönelik Akımlar
Üslup birliği / stylistic unity- Viollet-le-Duc (1814-1879)
Romantik görüş / romantic idealism- Akımın öncüsü John Ruskin (1819-1900)’dir. “Restorasyon sözcüğünün gerçek anlamı ne kamu ne de kamusal anıtların bakımıyla ilgili kişilerce anlaşılamamıştır. Bunun anlamı, bir yapının tümüyle yıkımının uğrattığı zarardır: bir yıkım ki, geride hiçbir kalıntının derlenemediği, bir yıkım ki, zararların yanlış tanımlarla birlikte yürüdüğü. Bu çok önemli konuda kendimizi aldatmayalım; bir zamanlar mimarinin güzel ve muhteşem nesnesi olmuş bir şeyi restore etmek bir ölüyü diriltmek kadar imkansızdır.”
Tarihi restorasyon / historical restoration Akımın öncüsü Luca Beltrami (1854-1933)
A.Annoni, “Üslupsal Bütünleme/Üslup Birliği sanat için bir kusur sayılırsa, Tarihi Bütünleme/Tarihi Restorasyon özellikle bezemesel parçaları yeniden yaptığı zaman hizmet etmek istediği tarih için bir ahlaksızlık oluyor” der. Çağdaş pratikte hangi görüş ve araştırmalara ve güvenilir verilere dayanırsa dayansın, tarihi yapıtın bize ulaşan maddi varlığının sağlamlaştırılması/consolidation dışında, yapılan bütün müdahalelerin bugün yapıldıklarının anlaşılması gerekir.
Leon Battista Alberti (1404-1472)Tarihe, geleneğe bağlılık ve devam ettirme kaygısı ve miras alınan unsurları yeniden değerlendirme örneklerinin 15.yy’daki İtalyan temsilcisidir. Klasik çağa tutkusunu, Romalı mimar Vitruvius’un (M.Ö. 1yy) “Comodita (kullanışlılık), perpetuita (süreklilik), belezza (güzellik)” etmenlerinin gerekliliği fikrini savunarak ortaya koyar.
Andrea Palladio (1508-1580):İtalyan Rönesans mimarı, Roma (en çok Vitrivius’tan), Yunan mimarlıklarından etkilenmiştir. Klasik devir yapılarını yalnızca şeklen değil klasik devir dünyasını tüm olarak aksettirecek” tutumda örnekler vermiştir ( Erder 2007).
Camillo Boito (1836-1914):Restore ettiği yapılarda, özellikle, çağcılları olan Viollet- le-Duc ve John Ruskin’in karşıtlaşan fikirlerini bağdaştırmaya çalıştı ve daha nesnel ve artifaktın (yapıt) özdeğerine dayanan bugünkü anlayışa en yakın yargıları ortaya koydu.
Augustus Welby Pugin (1812-1852):The True Principles Of Christianor Pointed Architecture adlı kitabı-İngilterede etkili olmuştur.
Gustavo Giovannoni (1873-1947):Anıtların çevre doku ile korunmaları gerektiğini savunmuş̧, belli başlı önemli yapıların yanı sıra civardaki bazı yapı kümeleri ve pitoresk (ilginç, etkili) oluşumların mimari düzeninin önemine işaret etmiştir. Anıtlar dışında boyutu ne olursa olsun artistik ve tarihi değeri olan her yapının sokakları, meydanları, evleriyle kentsel çevrenin de korunmasını ve anıt parçalarını müzelere kaldırmak yerine bakım, koruma faaliyetlerinin yerinde (in-situ) yapılmasını öngörmüştür. Giovannoni’nin bu savı, “Carta del Restauro Italiana (1931)” diye bilinen kurallar manzumesinde (dizge) çok etkili olmuştur. Anıtlara önerilecek yeni işlevlerin , özgün işleve yakın olmasını önermiştir.
Ambrogio Annoni (1882-1954):Bir tek kurala inanmaz, her konu için bir kural (case by case assesesment) olduğunu savunur. Antisistemik üslubu, metodolojik sınırlamaları reddeder. Bu duruş, mimari ve yaşam arasındaki ilişkiyi güçlendirir. “İyi bir restoratör, anıtı derinlemesine inceleyen ve onu tarihçinin ciddiyeti ile, sanatçının hırsı ile, mimarın sevgisi ile sorgulayandır. Bu araştırma isteği, zevk ve samimiyet ve denge ister. Tek bir sözcükle armoni” der (Kuban, 2000).
Annoni CASO PER CASO[28] temel yöntemsel ilkesi her durumun kendine özgü olduğunu restorasyonun hem bilim, hem sanat olduğu kanısındadır. ‘’Dengeli bir duyarlık,kültür ve sevgi gerekir.restorasyon korumalı, düzenlemeli ve değerlendirmelidir.’’
"İyi bir Restoratör, anıtı derinlemesine inceleyen ve tarihçinin ciddiyeti ile, sanatçının hırsı ile, mimarın sevgisiyle sorgulamalıdır. Bu araştırma isteği, zevk ve samimiyet ve denge ister:tek bir sözlükle armoni "[29]
Tarihi Çevre Koruma Alanında Uluslararası Örgütlenmeler
UNESCO tarafından 1959’da kurulan ICCROM korumanın bilimsel sorunları üzerine belge toplama ve yayma, bu alanda araştırmaları destekleme, teknik sorunlara danışmanlık yapma, teknik eleman yetiştirme ve restorasyon uygulamalarının düzeyini yükseltme gibi önemli görevler üstlenmiştir ve merkezi Roma’dadır. (Ahunbay, 2009).
Koruma alanında çok etkin olan uluslararası örgütlerden biri de korumanın değişik alanlarında bilgi üretilmesine, bu alandaki gelişmelerin yayın ve toplantılarla tanıtılmasına çalışan Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi ICOMOS’tur (Ahunbay 2009).
Koruma konusunda uluslararası düzeyde örgütlenen diğer bir kurum Avrupa Konseyi’dir. Konsey 19 Aralık 1954’te kabul ettiği Avrupa Kültürel Sözleşmesi’nin birinci maddesiyle Avrupa’nın ortak kültürel mirasını koruyucu önlemleri almak ve üye ülkelerin ulusal katkılarını geliştirmek kararını almıştır. Avrupa’nın eşsiz mimari mirasının korunması amacıyla 1975 yılında “Geçmişimiz için bir Gelecek” sloganıyla sempozyum, sergi, yayın, film, seminerlerden oluşan bir dizi etkinlik düzenlenmiştir (Ahunbay 2009).
Kampanya sonrasında açıklanan Amsterdam Bildirgesi uyarınca koruma ilkelerinin bölgesel planlama politikalarına katılması, bu ilkelerin sosyal ve ekonomik yaşamla bütünleşerek uygulamaya konması konusunda çabalar yoğunlaşmıştır.
Korumayla ilgili önemli uluslararası normatif (hüküm ifade eden) belgeler
Ø Carta del Restauro(1931)
Ø Venedik Tüzüğü(1964)
Ø Amsterdam Bildirgesi (1975)
Ø Nara Bildirgesi (1994)
Tarihi çevre koruma alanında ulusal örgütlenme
Günümüzde koruma çalışmaları hala geçerli olan ve 1983 yılında yayınlanan 5226 sayılı yasa ile değişik 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası ile biçimlenen kısıtlamalara/koşullara göre yürütülmektedir.
Yüksek Kurul bu konuda çalışmaları olan kamu yöneticileri ile (örneğin Vakıflar Genel Müdürü, Turizm Bakanlığı temsilcisi, Orman Bakanlığı temsilcisi vb.) Bölge Kurulları başkanlarının temsilcilerinden oluşur. Bölge Koruma Kurulları ise arkeolog, restorasyon uzmanı, mimar, peyzaj mimarı, kent plancısı, sanat tarihçisi üyeler ile ilgili belediye ve kurum temsilcilerinden oluşur.
Ülkemiz, ayrıca, artık sivil toplum örgütlerinin de önem kazandığı, kamuoyu oluşturduğu önemli bir aşamadadır: Çekül Vakfı, Tema Vakfı, Korder-Koruma Uzmanları Derneği, Taç Vakfı gibi vakıf ve dernekler kar amacı gütmeden koruma konusunda çalışmalarını sürdürmektedir. Bunlara ek olarak meslek odaları ve kuruluşları da kendi uzmanlık alanları çerçevesinde konuya eğilmektedir[30].
Kentsel tarihi çevre koruma bilinci, eğitimi ve etiği
Tarihsel ve doğal çevrenin değerinin daha iyi anlaşılması, çevre-insan ilişkileri kapsamında deneyimin bilince çıkarılması, eğitimin temel hedeflerinden birini oluşturmalıdır. Böylelikle doğal ve tarihsel çevrenin korunması olgusu, yukarıdan aşağıya, toplumun alt katmanlarının manipüle edildiği bir olgu olarak değil, toplumun tüm katmanlarının talebi ve katılımı ile hayata geçirilecek bir eylem haline dönüşebilir. Böylelikle kentsel kimliğin yeniden inşası olanaklı kılındığı gibi, kentlilik bilincinin oluşturulmasında doğal ve kültürel varlıkların/alanların eğitici rolü artacaktır[31].
Toplumumuzda kişilerin kendi mülkleri söz konusu olmadığı zaman hemen hemen herkes düşük yoğunluklu, bol yeşilli bir yaşam çevresi istiyor, tarihi çevrenin ve doğal çevrenin korunmasının zorunluluğunu kabul ediyor, çevreyi tahrip edenleri eleştiriyor. Bu değer yargılarına açıktan kimse karşı çıkmıyor. Bunların gerçekleştirilmesinde kamu yararı görülüyor. Yasalar çıkarılarak toplumun formel ahlakı haline getiriliyor. Ancak kişilerin kendi mülkleri söz konusu olduğunda bu değerlerin hepsi unutuluyor. Yasal çerçeveyi aşmanın yolları aranıyor. Tarihsel binalar yıkılıyor. Yapılara birkaç kat daha çıkabilmeye çalışılıyor. Çevrenin kirletilmesinden çekinilmiyor. Bunun için her yola başvuruluyor; siyasal baskılar kullanılıyor, teknik adamlara rüşvet veriliyor. Tüm bunlar sessizce yapılıyor. Bunları yapanlar açık olarak kentsel korumaya ya da çevre korumaya karşı çıkmıyorlar. Ama bu sessiz, saman altından su yürüten süreç toplumda hakim hale geliyor, çevreyi büyük ölçüde o belirliyor[32].
Korunması gerekli ancak özgün işlevini kaybetmiş yapılara güncel işlev verilmesi konusu başlığında eğitim veren Faruk Saraç Tasarım Meslek okulunu önemsiyor ve çoğalmasını dileğimiz.
Kentsel tarihi çevre korumanın sosyal boyutu
Özellikle, 1950 sonrası kırsal alandan kentlere yaşanan göç ve hızlı kentleşme, 1980 sonrasında ikinci konut ve turizm amaçlı kıyı yağması ile 1990 sonrası güvenlik ve ekonomik nedenlerle başlayan göç olgusu, kentleri yeni bir yapılanma ile yüz yüze bırakmıştır. Önce kent çeperlerinde başlayan yasal olmayan yapılaşmalar (gecekondu), giderek imar aflarıyla, kentleri sarmış ve günümüzdeki başlıca kentsel sorunlardan biri haline gelmiştir. Kentlerin hızlı büyümesiyle sorunlar çıkmıştır[33].
Sonuç Olarak
Özgün Çevre –Bugünkü Çevre ikilemi; en özgün haliyle korunmuş yapı da -çevrede ergeç değişime tanık olacaktır. Bu durum kendi içindeki bütünlüğü ve buna ilişkin yenileme kararını doğrudan etkilememeli. Ancak değişmiş bu yeni içinde sıkışıp kalmış küçük boyutlu yapılarda çevrenin, yapının algılanması ve estetik etkisinde önemi büyüktür.
Eskimeyi bir noktada durdurmak gerekir. Bu da yeni malzeme getirecektir. Restorasyonda ölçüt ve estetik ağırlıklıdır. bı kez yapı özgün yapının estetiğini değil, restorasyondan sonraki yapının estetiğidir. Bu iki si ne kadar birbiriyle aynı yöndeler ise o kadar başarılı restorasyon olur[34].
Değişimlere ilişkin gözlemler bir gerçeği ortaya koyar: Değişim Zorlayıcıdır.
Restorasyonun Konusu bütün bütün bu değişmeler, müdahaler içinde bir tarihi imgenin korunmasıdır. Bugünkü kurumsal tavırda korumada Üslupsal bütünlemeden, yeni ek daha iyidir[35].
Çağdaş restorasyon ilkeleri tarihi eklerin kaldırılmasını kabul etmez. Tarihi niteliği kesinlikle var olan ancak bir çok eski müdahalenin tümüyle işlevsel, estetik duyarlılıktan yoksun olmasından dolayı restoratörler cesur hareketle yok sayıyorlar[36].
Rossi şunu söylemiştir: İşlevlerin biçimi beraberinde getirdiklerine ve kendi başlarına kentsel artifakları ve mimarlığı oluşturduğuna inanan safdil bir ampirizmin emrettiği türden bir işlevcilik anlayışını reddediyoruz . Bir şehrin işlevi onun varlık nedeni haline gelir. Biçimde kendini burada açığa çıkarır. ticari şehirler, kültürel şehirler, sanayi şehirleri askeri şehirler vb.
Annoni ikinci dünya savaşından sonra yayınlan kitabında restorasyon bilimi ve sanatı üzerinde temel görüşlerini şöyle özetler:
Ø Tarihi yapı değerlendirmeye değmelidir.onun için öncelikleri saptayan bir proğram gerekir.
Ø Yapı restore edilmeli ve işe yaramalıdır.
Ø Dürüstük ilkesi bütün restorasyonlarda önemli bir ilkedir.
Biçim ve işlev değişikliği olabilirliği ve şartları bazı evrensel kararlar ile de kabul edilmiş ve Türkiye de bunları onaylamıştır.
Venedik Tüzüğü’nün beşinci maddesi:yapıların yeniden işlevlendirilmesi ile ilgilidir. Madde 5. Anıtların korunması, her zaman onları herhangi bir yararlı toplumsal amaç için kullanmakla kolaylaştırılabilir. Bunun için bu çeşit bir kullanma arzu edilir, fakat bu nedenle yapının planı ya da süslemesi değiştirilmemelidir. Ancak bu sınırlar içinde fonksiyon değişikliğinin gerektirdiği değişiklikler tasarlanabilir ve buna izin verilebilir.
İşlevsel yıpranmadan en az etkilenen bina grubu dinsel amaçlı binalardır. İşlev aynı kaldığı için yıpranma söz konusu değildir. Aynı olgu konutlar içinde geçerlidir. Ancak kentin gelişimi ile ticaret bölgesinin ortasında kalmış bir eski ev de konut işlevini sürdüremez[37].
‘’Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesinin’’ nin 11. Maddesine anlaşmatı imzalayan Avrupa konseyi üye ülkelerdemn her bir taraf “kültür mirasının mimari ve tarihsel özelliklerini koruma açısından”
Ø Korunan varlıkların, çağdaş hayatın gereksinimlerini göz önüne alacak şekilde kullanımını
Ø Uygun olan durumlarda,eski binaların yeni kullanımlara intibaklarını teşvik etmeyi taahhüt eder.”
Tarihi yapıda Yeniden işlevdirme bizi doğal bir mimari tasarım sürecine sokar. Başka bir değişle biraz koruma , biraz kullanış değişikliği değildir. Eğer bir kışka eğitime, bir eski komut bir yeni büroya tahsis edilmişse , bu işlevleri yarım yamalak görmeleri söz konusu değildir. bu işlevleri tam görmek zorundadır. bunun sonucu yapının belli ölçüde fizyonomi değiştirmesi , gerekirse yeni ekler yapılmasıdır. Korumakla Birlikle Anıtların Çağdaş Yaşam Verimli Bir Şekilde Katılımı Sürdürülebilirlik Anlamında Önemli. Aşağıda alınan kararları zorunlulukla alındıkları unutmamalı:
1. Yapının ,yeni işlevlendirme yapılıp,restorasyonu için bir ekonomik olarak yaratılmadan kurtarılması olanaksızdır.
2. Yeni işlev,yeni bir yapı tanımlar. Bu yapı restoratörün özgün mimari müdahalesine açık olmalıdır .fakat bu tür bir tasarımda mimarın özgürlüğü eski yapıdan kalan verilerle sınırlıdır.mimar yaratıcı özgürlüğünü bu sınırlar içinde kullanmak zorundadır[38].
Genel bir ilke olarak olarak söylenebilir ki, her ek yapı kendi döneminin üslubunda tasarlanmış, eskinin sürekli kopyasından sakınılmalıdır.
Korumada Slogan Olan aydınlatıcı cümleler ve uygulama örneklerin ışığında sonlandırırken; Yeni ileri dönük, Bütüne faydalı, sürdürülebilir örneklerin çoğalmasını diliyoruz.
'Nesilden nesle devredilen hiçbir kural veya sistem yoktur ki yeni bir yaşam biçimi veya yeni bir malzemenin buluşuyla altüst edilemesin.' (John Ruskin 1880)
“Yapılandırma ya da yeniden yapılandırma çalışması, yıkılmış ve gömülü kalmış bir binayı ya da geçmişe ait bir anıtı toprak altından çıkaran arkeoloğun çalışmasına çok benzer. Hatta temelde aynıdır, tek fark analistin çalışma ortamlarının daha iyi olmasıdır.”[39]
"...Tuğladan bir roma buldum, mermerden bir roma bırakıyorum..." Agustus
"Kurumların herhangi bir kesintiye ya da değişim olmaksızın korunduklarını ve aktarıldıklarını düşünmek, tarihi çarpıtmak demektir; bu tür bir görüş şehrin dönüşüm anlamında yaşanan gerçek travmayı gizlemeye varır"[40].
“Mükemmel bir Site mümkündür, fakat bunu sağlayacak olan halk değil aklın doğru sesini işiten filozoftur. Filozof adil Site’yi ancak idealar dünyasını tanıyarak kuracaktır. Çöken dünyayı kurtarmanın değişmez şeylerin var olduğunu kanıtlamak ve onların düzenini bu dünyaya uygulamaktır. Değişim kötü, durulma tanrılıktır. Şehir ideasının tam bir kopyasını yapabilirse her türlü değişimi durdurabilir” (Platon, 2002: 21). Platon devlet ve kanunlar adlı eserinde tanrıların elini çekmesinden bu yana bir türlü düzene girmeyen Site’yi filozofa yeniden kurdurmaktadır. Platon ideal Site’sini küçük tutmaktadır. Yurttaşların sayısı 5040 ile sınırlanacaktır. Kent ülkenin ortasında kurulacak, kentin ortasında yuvarlak bir meydan ve bu meydanı çevreleyen tapınaklar bulunacaktır (Bumin 1998: 47).
… Roma tonozu, kubbesi ve kemeri mimarlık tarihinde silinmez bir iz bırakmıştır. Bunların temel formları ve strüktürel özü, Romanest’ten Gotik’e, Rönesans’tan günümüze etkisini korumayı sürdürdü. Günümüz teknolojisi ve mühendislik becerisinin kattığı güçlerle yeniden karşımıza çıkmayı sürdürmektedir…
Madeleine Kilisesi -Paris |
ACBS Architectes--FRANSA |
“Bir malzeme bir yapıda bir kez kullanıldı mı, insan emeğinin bir sonucu olarak tarihselleşir. Aynı taş ocağından aynı mermeri iki kez almak (önce yapı yapılırken, sonra da restore edilirken) kimyasal açıdan aynı malzeme demek olsa da, bu iki mermerin hem tarihî açıdan anlamı farklıdır, hem de işlenme ve görünüm açısından. Bu nedenle de, bir rekonstrüksiyonun özgün olanla aynı anlama geldiğini öne sürmek mümkün değildir. Tam tersine, hem tarihî olarak, hem de estetik açıdan her rekonstrüksiyon sahtedir”.
2000’de bu kez Riga’da biraraya gelen Estonya, Letonya, Litvanya, Belarus ve Ukrayna delegasyonları, “Kültür Mirasının Özgünlüğü ve Tarihî Rekonstrüksiyonu Hakkında Riga Tüzüğü”nü ilan etmiştir.(24) Bu tüzükte, ICOMOS ile UNESCO’nun önceki yıllardaki ilgili metinlerinde istisnai koşullar dışında kültür mirasının rekonstrüksiyonuna karşı durulduğu belirtilmekte ve bir felaket nedeniyle kaybedilmiş bir anıt, bölge tarihi ve kültürleri için üstün sanatsal, simgesel ya da çevresel bir anlam taşıyorsa ve eksiksiz rölöveleri ve tarihî belgeleri varsa, rekonstrüksiyonun bir müdahale biçimi olarak kabul edilebileceği savunulmaktadır.
Riga Tüzüğü’nü hazırlayan uzmanların siyasal rejimi değişen eski SSCB ülkelerinden olmaları da bir rastlantı değildir. Sovyet devriminden sonra yıkılan bazı çarlık dönemi yapılarının SSCB’nin dağılmasından sonra yeniden inşası yönünde güçlü bir eğilim sözkonusudur. Sonunda bir furyaya dönüşen bu eğilim, Kasım 2010’da düzenlenen bir sempozyumun başlığına da yansımıştır: “Taklit Kimlik”.(25)
Tarihi çevrede Tasarımda Yerel yönetimlerin vizyonu insanlar için kaliteli, yaşanabilir, özgün ve kimlikli alanlar oluşturma olmalıdır.
Tasarım için ilkeler;
· Yerel karakter ve kimlik vurgulanmalıdır.
· Tarihi ve kültürel süreklilik korunmalıdır.
· Mekân kalitesi arttırılmalıdır.
· İnsan odaklı ulaşım yaklaşımı benimsenmeli ve erişebilirdik sağlanmalıdır.
· Mekânın okunması ve kolay algılanması sağlanmalı.
· Mekânın sosyal, ekonomik ve teknolojik değişimle re karşı adaptasyon yeteneğinin yüksek olması sağlanmalıdır.
· Karma kullanımlar dikkate alınmalıdır.
… Bir binanın cephe ve duvarları ne kadar güzel olursa olsunlar, alt tarafı bir kutu, bir kılıf olmaktan ileri gidemez …
... Bu duruma göre , güzel mimari, iç mekanıyla bizi kendine çeken , yüceltenmanevi boyunduruğuna alan bir mimaridir, çirkin mimari diye de, iç mekanıyla bizi sıkan uzaklaştıran mimariyi, adlandıracağız...
... Mahalle bakkalındaki pirincin fiyat ve kalitesini bilmeden uzak pazarlarda "daha ucuz daha iyi" pirinç peşinde koşmak gerçekçi ve yapıcı bir dünya görüşüyle paralel adım atamaz...
... Bu duruma göre , güzel mimari, iç mekanıyla bizi kendine çeken , yüceltenmanevi boyunduruğuna alan bir mimaridir, çirkin mimari diye de, iç mekanıyla bizi sıkan uzaklaştıran mimariyi, adlandıracağız...
... Mahalle bakkalındaki pirincin fiyat ve kalitesini bilmeden uzak pazarlarda "daha ucuz daha iyi" pirinç peşinde koşmak gerçekçi ve yapıcı bir dünya görüşüyle paralel adım atamaz...
KAYNAKLAR
Altınoluk, Ü., Binaların yeniden kullanımı.proğram,tasarım,uygulama, kullanım, Yem Yayınları.
Altınöz,G.B., 2010, "Tarihi Dokuda ‘Yeni’ nin İnşası ", Ege Mimarlık ; Sayı:10 Ekim
Botton,A., 2006, Mutluluğun Mimarisi,Sel Yayıncılık, İstanbul
Branca, F. A., "Tarihsel Çevrede Yapı Eylemi", Mimarlık ; Sayı:79/1, Çev: Özgür Ecevit
Çetin, M., 2016, "Mimarlıkta Taht Oyunları: Muhafazakar Erkin Ötekileştirme ve Aynılaştırma
Aletleri ", XXI Yirmi bir Mimarlık, Tasarım, Mekân; Sayı 152, S:24-28
Çetin, M., 2016, "Ve Karşı Köşe’de Mimarlığın nağmağlup efsane ağır-Siklet
Şampiyonu:Koruma", XXI Yirmi bir Mimarlık, Tasarım, Mekân; Sayı 152, S:24-28
Çetin, M., 2016, "Mimarlıkta Taht Oyunları: Muhafazakar Erkin Ötekileştirme ve Aynılaştırma
Aletleri ", XXI Yirmi bir Mimarlık, Tasarım, Mekân; Sayı 152, S:24-28
Çetin, M., 2018, "Emeğin İzlerine Eklemlenmek; Zongundak Üzülmez Endüstri Mirasına
Müdahale Önerisi ", XXI Yirmi bir Mimarlık, Tasarım, Mekân; Sayı 168.
Denison, E., 2011, 30 Saniyede Mimarlık, Carretta Kitapları , Çin
Freiherr, V.A., 1979, "Tarihsel Çevrede Yapı Eylemi ", Mimarlık Dergisi, Sayı:158, S:45-46
Genim, S., 2014, "şehir ve Şehir Yaşantısı", Doğu Batı Dergisi, Sayı:68, S:55-78
Gönül, T., 1979, "Antalya Kaleiçi Sit Planması ", Mimarlık Dergisi, Sayı:158, S:47-48
Güleç, G., 2013, "Mimarlıkta Tip ve Tipoloji Tartışmaları: 13. Venedik Mimarlık Bienali
Örneği", Mimarlık Dergisi, Sayı:371
Jokilehto, J., 1998, New Buildings in historic Settings., Architecture press oxford,40-50
Kale, B., 2011 , tarihsel Kent Peyzajlarının Korunması , Yüksek tezi, Ankara üniversitesi,
Ankara.
Kaya, K.N., 2012, "İtalya’ da Tarihi Yapılarda Yeni Ek Uygulamalrında Çağdaş Çatı Ve Çephe
Sistemleri ile Tasarım İlkeleri”, 6. Ulusal Çatı, Cephe Sempozyumu, Bursa
Kuban, D., 2000, Tarihi Çevre Korumanın Mimarlık Boyutu Kuram Ve Uygulama, Yem Yayın.
Hadid, Z., 2016, “Oxford Üniversitesi –Ortadoğu Merkezi”, Yapı Dergisi, S.126-133
Onur, H., 1991, korunması gerekli mimari anıtlara ek yapı tasarımında ilkeler, Doktora tezi,
Mimar sinan üniversitesi, İstanbul
Pustu, Y., 2013, "küreselleşme sürecinde dünya, Antik Site’den dünya kentine. " Sayıştay
Dergisi, Sayı:60, S:129-151
Rossi, A., 2006, Şehrin Mimarisi, Kanat Yayın. Çev:Nurdab Gürbilek
Sack, M., 2001, "Eski ve Yeninin Bütünleşmesi", Mimarlık Derg.,S: 297 s: 44-45.
Şölenay, E., 2017, "Sanatta Biçim-İçerik Sorunu ", Dergi Park, S:138-144.
Tekeli, İ., 2009, Moderrnizm, modernite Türkiyenin Kent Planlama Tarihi , Türk Vakfı Yurt Yayınları,İstanbul.
Tekin, Ç., 2016, “ Değişim” , Yapı Dergisi, S: 146-152, İstanbul.
Teyysot, G., 2008, “Tip ve Tipoloji: Görünmesi Görünür Kılmak”, “Kavram: Mimarlıkta
Bilimsel Analoji, Benzeterek Düşünmek”, Arredamento Mimarlık, sayı:2008/11,
s.67.
Tricart, J., 1963. Cours de geographie humaine vol.1, Centre de Documantation, Universitaire,
Paris.
Weber, M., Şehir, (Çev. Musa Ceylan), Bakış Yayınları, İstanbul, 2003
http://teftis.kulturturizm.gov.tr/TR,14268/avrupa-mimari-mirasinin-korunmasi-sozlesmesi.html
Yorumlar
Yorum Gönder