Ana içeriğe atla

Kavak Tahaffuzhane



İstanbul Kavacık Karantina Evleri İçin Koruma Önerisi

Şekil 1Kavak tahafuzhanesi - Sıhhıye Mecbuasından -1933


"Kurumların herhangi bir kesintiye ya da değişim olmaksızın korunduklarını ve aktarıldıklarını düşünmek, tarihi çarpıtmak demektir; bu tür bir görüş şehrin dönüşüm anlamında yaşanan gerçek travmayı gizlemeye varır"[1].


Şekil 2 Kavak ve Çanakkale Nara Tahaffuznameleri



Batılaşma dönemi İstanbul dersimizde sosyal yönden tarihçesini araştırdığımız Kavak Tahaffuzhanesini bu kez Koruma Kavramları dersinin konusu olarak Tarihi Çevresini ve Yapıyı Koruma anlamında inceleyeceğiz.
İnsanların ölüm nedenlerinin başında gelen hastalıklar, salgın şeklini aldıklarında, tarihin şekillenmesine, sosyal ve ekonomik olarakta önemli bir role sahip oldukları görülmektedir.
İstatistiklere göre 1831-1914 yılları arasında İstanbul’ da Koleradan ölen sayısı[1]
Yıl
Kayıp Sayısı

1831
5000

1847-1849
4275

1854-1856 Kırım Savaşında
3200

1865 Büyük Kolera
30000

1870-1872
4000

1893-1894
1537

1910-1911
784

1913-1914
1583

Toplam
50379





Dünyada ve ülkemizde 19. yy. Kara Ölümü olarak adlandırılan Kolera sonucu ölümlerin üstte tablodaki veriler de de görüldüğü gibi öncelik salgını acilen önlemekti.
Bunlardan en önemlisi de tahaffuzhanelerdi.


Sözlük anlamı: Tahaffuz koruma demektir. Tahaffuzhaneler salgın ve bulaşıcı hastalık bulunan ülkelerden kara ve deniz yoluyla gelenlerin hastalık taşıyıp taşımadıklarının anlaşılması için  karantina süresi boyunca  beklemek zorunda oldukları kaldıkları yerdir[1]. Hastane olarak kullanıldığı gibi, İhtiyaç duyulan personelin yetiştirildiği okul vazifesinde görmüştür[2].Karantina sözcüğü quarante (kırk) kelimesinden türemiştir ve bu usulün ilk tatbik edildiği dönemlerde 40 gün olan bekleme süresini işaret eder[3].
Günümüze kadar gelmeyi başarabilmiş Kavak Tahaffuzhanesi  Her şey de olduğu gibi değişim ve dönüşüm ile etkilemiş. Geçmişte salgın dönemlerinde binlerce kişinin kaldığı ve kontrolden geçtiği Kavak Tahaffuzhanesi ve Çevresi zamanla bakımsızlık ve kontrolsüzlükten harabeye dönmüştür. Tahaffuzhaneler toplumumuz tarafından tam bilinmemekteler.

Konum

1842’den sonra Karadeniz’den gelen gemiler Kavak Tahaffuzhanesinde karantinaya alınmaya başlamıştır. Akdeniz’den gelen gemiler, Çanakkale Boğazı’ndaki Nağra Tahaffuzhanesine uğrayarak Buradan alınan gardiyanlar refakatinde Kavak Tahaffuzhanesine geliyor ve gardiyanları tahaffuzhaneye çıkarıyordu. Aynı şekilde Karadeniz’den gelen gemiler de Kavak’tan aldıkları gardiyanlarla birlikte boğazları geçtikten sonra, Nara Tahaffuzhanesine bu gardiyanları bırakıyordu. Böylece, Boğazlar iki yönden meydana gelen transit geçişler için kontrol altında tutulmaktaydı.,
Kavak Tahaffuzhanesi
Adresi; Poyraz köy, Tahaffuzhane Mevkii, Beykoz.

  Haritaları-Vaziyet Planı




Yaptığımız İmar işlem dosyasındaki araştırmamızda Adresi; Poyraz köy, Tahaffuzhane Mevkii, 7 pafta, 145.146.147.148 parsel sayılı yerleri için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, 25.11.1992 tarih, 4481sayılı yazısına cevaben, 22.7.1983 onanlı, 1/5000 ölçekli Nazım Planında yeşil alanda kalmaktadır, notta Hiçbir inşaat yapılamaz denilmektedir. Mülkiyeti Sağlık Bakanlığı, Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğüne ait, askeri sınırlar içinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı Sat grup komutanlığı kontrolünde.

 "...yaşayan kentler her zaman kendilerini yenilemişlerdir. Tarihleri içinde her dönem mimari yansımasını bulmuştur. Zenginleşmiş, yıkılmış, genişlemiş yeniden yorumlanmışlardır. Sürekli yeniden inşa vardır..."[1]

Koruma

Özgün Çevre –Bugünkü Çevre ikilemi; en özgün haliyle korunmuş yapı da -çevrede ergeç değişime tanık olacaktır. Bu durum kendi içindeki bütünlüğü ve buna ilişkin yenileme kararını doğrudan etkilememeli.

 ‘’Yapı ve çevre özgün halini sürdürdüğü sürece biçimsel değişme gereksinimi olmayacaktır. Bu durumda, soyut düşüncenin belirlediği ilişki korunabilir. Yeni işlevler içinde temel biçimi zorlamayan müze ya da müzem si kullanımdır. Bunun dışında bir kullanım kurumsal olarak savunulamaz. Ne var ki uzun bir tarih süreç içinde değişme, kuramsal görüşün oluşturulmasında zorunlu bir veri olarak kabul edildiği zaman, uygulama çok sayıda özel hal içerecektir.’’[2]

Bireyin içinde doğduğu toplumun / mekânın / kentin “geçmiş” ini bilme arzusu ile açıklanmaya çalışılan kültürel varlıkların korunması olgusu öznel bilincimizin bir parçası olduğu gibi, bilimsel bilginin nesnesi olarak da anlamlandırılmayı ve anlaşılmayı hak etmektedir.

Tarihi yapıların günümüz kullanımına adapte edilmesi sürecinde, yeniden işlevle dirilmesi ya da yapıların farklı nedenlerden dolayı bütünlenmelerinin gerekliliği yeni ek almalarına neden olur. Kimi zaman da tarihi çevrede tarihi yapıların yıkılması ya da başka nedenlerden dolayı oluşan boşlukların kullanıma açılması gündeme gelir ve tarihi çevreye yeni yapı eklemlenir. Her iki durumda da üretilen mimari, eski dokuya yeni bir katmandır. Bu katmanın tasarım kriterleri çok çeşitlilik içerir. Bu kriterler çalışma kapsamında dokuya ya da yapıya eklemlenen çağdaş tasarım ürünleri üzerinden tartışılmaktadır[3].

Doğal süreç sonucu bozulmaların yanı sıra insanların neden olduğu tahribattan söz konusu yerimiz yok olmaya doğru ilerliyor..

 Ne yazık ki Tarihsel çevreler nadiren işlevlerini koruyarak günümüze kadar gelebilmekte. Bu çevreler işlevlerini kaybetmelerine rağmen değişik kullanışlara dönüşerek varlıklarını sürdürmektedir[4]. Tarihi çevre ve yapıyı yeni fonksiyonla işlevlendirirerek koruma öneririmize yol belirlemek amacımız.

 1983’te Brundtland Raporunda kullanılan “Sürdürülebilir Kalkınma” terimi, “bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşakların da kendi kalkınma gereksinimlerini karşılayabilme olanağından ödün vermeden karşılamak” olarak tanımlanmaktadır. Temelde kuşaklar arası hakkaniyet arayışını işaret etmektedir[5].

 Zaman içinde yaşam biçimlerin ve gereksinimlerin değişmesi bazı mimari anıtların yapılış amacına uygun kullanımını olanaksız kılmaktadır. Günümüzde bir Tahaffuzhane nin içeriğini sürdürmesi mümkün değildir. Yeni işlevle donatılıp çağdaş yaşama verimli bir şekilde katılmadıkları an yıpranma ve yok olma süreci hızlanacaktır..


Tarihi Çevre Koruma tekniklerinde  konumuzla ilgili görüşlere kısaca yer verelim
  Bütünleme / Reintegration :Yapının yıkılmış, çökmüş olan kısımlarının tamamlanması.
 Yenileme / Renovation : şlev değişikliğinin söz konusu olduğu durumlarda yapının plan tipinin ve malzemesinin değiştirilmesi (kervansaray, konak, konut, otel, pansiyon, hamam, çarşı, medrese, kültür merkezi)
Mimarlık özünde bir eklenme ürünüdür[6].
Yeniden yapım / Reconstruction: Yıkılmış ve yok olmuş ya da harap durumda bir yapının eski ve yeni malzemeler kullanılarak en özgün haliyle yeniden inşa edilmesi
Dolgu / Infill : Tarihi doku içerisindeki mevcut yapıların cephe düzeni ve malzemelerinin genel karakteri göz önüne alınarak boş parsellerde yeni yapı inşa edilmesi
Ø  Kent ölçeğinde ya da kentin belli bir alanı/bölgesi için başvurulan korumaya yönelik dönüşüm yöntemleri:
Romantik görüş / romantic idealism- Akımın öncüsü John Ruskin (1819-1900)’dir. “Restorasyon sözcüğünün gerçek anlamı ne kamu ne de kamusal anıtların bakımıyla ilgili kişilerce anlaşılamamıştır. Bunun anlamı, bir yapının tümüyle yıkımının uğrattığı zarardır: bir yıkım ki, geride hiçbir kalıntının derlenemediği, bir yıkım ki, zararların yanlış tanımlarla birlikte yürüdüğü. Bu çok önemli konuda kendimizi aldatmayalım; bir zamanlar mimarinin güzel ve muhteşem nesnesi olmuş bir şeyi restore etmek bir ölüyü diriltmek kadar imkansızdır.”
Tarihi restorasyon / historical restoration Akımın öncüsü Luca Beltrami (1854-1933)
A.Annoni, “Üslupsal Bütünleme/Üslup Birliği sanat için bir kusur sayılırsa, Tarihi Bütünleme/Tarihi Restorasyon özellikle bezemesel parçaları yeniden yaptığı zaman hizmet etmek istediği tarih için bir ahlaksızlık oluyor” der. Çağdaş pratikte hangi görüş ve araştırmalara ve güvenilir verilere dayanırsa dayansın, tarihi yapıtın bize ulaşan maddi varlığının sağlamlaştırılması/consolidation dışında, yapılan bütün müdahalelerin bugün yapıldıklarının anlaşılması gerekir.
  
Gustavo Giovannoni (1873-1947):Anıtların çevre doku ile korunmaları gerektiğini savunmuş̧, belli başlı önemli yapıların yanı sıra civardaki bazı yapı kümeleri ve pitoresk (ilginç, etkili) oluşumların mimari düzeninin önemine işaret etmiştir. Anıtlar dışında boyutu ne olursa olsun artistik ve tarihi değeri olan her yapının sokakları, meydanları, evleriyle kentsel çevrenin de korunmasını ve anıt parçalarını müzelere kaldırmak yerine bakım, koruma faaliyetlerinin yerinde (in-situ) yapılmasını öngörmüştür. Giovannoni’nin bu savı, “Carta del Restauro Italiana (1931)” diye bilinen kurallar manzumesinde (dizge) çok etkili olmuştur. Anıtlara önerilecek yeni işlevlerin , özgün işleve yakın olmasını önermiştir.

Ambrogio Annoni (1882-1954):Bir tek kurala inanmaz, her konu için bir kural (case by case assesesment) olduğunu savunur. Antisistemik üslubu, metodolojik sınırlamaları reddeder. Bu duruş, mimari ve yaşam arasındaki ilişkiyi güçlendirir. “İyi bir restoratör, anıtı derinlemesine inceleyen ve onu tarihçinin ciddiyeti ile, sanatçının hırsı ile, mimarın sevgisi ile sorgulayandır. Bu araştırma isteği, zevk ve samimiyet ve denge ister. Tek bir sözcükle armoni” der (Kuban, 2000).

Annoni CASO PER CASO[7] temel yöntemsel ilkesi her durumun kendine özgü olduğunu restorasyonun hem bilim, hem sanat olduğu kanısındadır. ‘’Dengeli bir duyarlık,kültür ve sevgi gerekir.restorasyon korumalı, düzenlemeli ve değerlendirmelidir.’’
"İyi bir Restoratör, anıtı derinlemesine inceleyen ve tarihçinin ciddiyeti ile, sanatçının hırsı ile, mimarın sevgisiyle sorgulamalıdır. Bu araştırma isteği, zevk ve samimiyet ve denge ister:tek bir sözlükle armoni "[8]

Eskimeyi bir noktada durdurmak gerekir. Bu da yeni malzeme getirecektir. Restorasyonda ölçüt ve estetik ağırlıklıdır. bı kez yapı özgün yapının estetiğini değil, restorasyondan sonraki yapının estetiğidir. Bu iki si ne kadar birbiriyle aynı yöndeler ise o kadar başarılı restorasyon olur[9].

Restorasyonun Konusu bütün bütün bu değişmeler, müdahaler içinde bir tarihi imgenin korunmasıdır. Bugünkü kurumsal tavırda  korumada Üslupsal bütünlemeden, yeni ek daha iyidir[10].

Çağdaş restorasyon ilkeleri tarihi eklerin kaldırılmasını kabul etmez. Tarihi niteliği kesinlikle var olan ancak bir çok eski müdahalenin tümüyle işlevsel, estetik duyarlılıktan yoksun olmasından dolayı restoratörler cesur hareketle yok sayıyorlar[11].
Rossi şunu söylemiştir: İşlevlerin biçimi beraberinde getirdiklerine ve kendi başlarına kentsel artifakları ve mimarlığı oluşturduğuna inanan safdil bir ampirizmin emrettiği türden bir işlevcilik anlayışını reddediyoruz . Bir şehrin işlevi onun varlık nedeni haline gelir. Biçimde kendini burada açığa çıkarır. ticari şehirler, kültürel şehirler, sanayi şehirleri askeri şehirler vb.
Annoni ikinci dünya savaşından sonra yayınlan kitabında restorasyon bilimi ve sanatı üzerinde temel görüşlerini şöyle özetler:
Ø  Tarihi yapı değerlendirmeye değmelidir. Onun için öncelikleri saptayan bir proğram gerekir.
Ø  Yapı restore edilmeli ve işe yaramalıdır.
Ø  Dürüstük ilkesi bütün restorasyonlarda önemli bir ilkedir.
Biçim ve işlev değişikliği olabilirliği ve şartları bazı evrensel kararlar ile de kabul edilmiş ve Türkiye de bunları onaylamıştır.
Venedik Tüzüğü’nün beşinci maddesi:yapıların yeniden işlevlendirilmesi ile ilgilidir. Madde 5. Anıtların korunması, her zaman onları herhangi bir yararlı toplumsal amaç için kullanmakla kolaylaştırılabilir. Bunun için bu çeşit bir kullanma arzu edilir, fakat bu nedenle yapının planı ya da süslemesi değiştirilmemelidir. Ancak bu sınırlar içinde fonksiyon değişikliğinin gerektirdiği değişiklikler tasarlanabilir ve buna izin verilebilir.
İşlevsel yıpranmadan en az etkilenen bina grubu dinsel amaçlı binalardır. İşlev aynı kaldığı için yıpranma söz konusu değildir. Aynı olgu konutlar içinde geçerlidir. Ancak  kentin gelişimi ile ticaret bölgesinin ortasında kalmış bir eski ev de konut işlevini sürdüremez[12].
 ‘’Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesinin’’ nin 11. Maddesine anlaşmaktı imzalayan Avrupa konseyi üye ülkelerden her bir taraf “kültür mirasının mimari ve tarihsel özelliklerini koruma açısından”
Ø    Korunan varlıkların, çağdaş hayatın gereksinimlerini göz önüne alacak şekilde kullanımını
Ø    Uygun olan durumlarda,eski binaların yeni kullanımlara intibaklarını teşvik etmeyi taahhüt eder.”



Tarihi yapıda Yeniden işlevdirme bizi doğal bir mimari tasarım sürecine sokar. Başka bir değişle biraz koruma, biraz kullanış değişikliği değildir. Eğer bir Tahaffuzhane eğitime, bir eski komut bir yeni büroya tahsis edilmişse , bu işlevleri yarım yamalak görmeleri söz konusu değildir. bu işlevleri tam görmek zorundadır. bunun sonucu yapının belli ölçüde fizyonomi değiştirmesi , gerekirse yeni ekler yapılmasıdır. Korumakla Birlikle Anıtların Çağdaş Yaşam Verimli Bir Şekilde Katılımı Sürdürülebilirlik Anlamında Önemli. Aşağıda alınan kararları zorunlulukla alındıkları unutmamalı:

1.    Yapının ,yeni işlevlendirme yapılıp,restorasyonu için bir ekonomik olarak yaratılmadan kurtarılması olanaksızdır.
2.    Yeni işlev,yeni bir yapı tanımlar. Bu yapı restoratörün özgün mimari müdahalesine açık olmalıdır .fakat bu tür bir tasarımda mimarın özgürlüğü eski yapıdan kalan verilerle sınırlıdır.mimar yaratıcı özgürlüğünü bu sınırlar içinde kullanmak zorundadır[13].

Sonuç:
Korunması gerekli ancak özgün işlevini kaybetmiş Kavak Tahaffuzhanesine için;
Tarihi Kavak Tahaffuzhanesine işlev kazandırılmasını gerektiren nedenler
yeni işlev verilmesinde etkin olan faktörler.
yeni işlev verilmesinde  koruma ilkelerine paralel olarak hazırlanacak proje ve veriler sonucunda

Geçmişte hayati öneme sahip bu yapının günümüzdeki durumlarına göz attık. Tahaffuzhane tesisinin yaşayan –Sürdürülebilir bellek olarak müze veya Kamuya uygun işleve dönüştürülmesi ve toplumda daha bilinebilir hale getirilmesi dileğiyle?










KAYNAKLAR

Botton,A., 2006, Mutluluğun Mimarisi,Sel Yayıncılık, İstanbul
Branca, F. A., "Tarihsel Çevrede Yapı Eylemi", Mimarlık ; Sayı:79/1, Çev: Özgür Ecevit
Çetin, M., 2016, "Mimarlıkta Taht Oyunları: Muhafazakar Erkin Ötekileştirme ve Aynılaştırma
                  Aletleri  ", XXI Yirmi bir Mimarlık, Tasarım, Mekân; Sayı 152, S:24-28
Çetin, M., 2016, "Ve Karşı Köşe’de Mimarlığın nağmağlup efsane ağır-Siklet
                  Şampiyonu:Koruma", XXI Yirmi bir Mimarlık, Tasarım, Mekân; Sayı 152, S:24-28
Çetin, M., 2016, "Mimarlıkta Taht Oyunları: Muhafazakar Erkin Ötekileştirme ve Aynılaştırma
                  Aletleri  ", XXI Yirmi bir Mimarlık, Tasarım, Mekân; Sayı 152, S:24-28
Çetin, M., 2018, "Emeğin İzlerine Eklemlenmek; Zongundak Üzülmez Endüstri Mirasına
                  Müdahale Önerisi ", XXI Yirmi bir Mimarlık, Tasarım, Mekân; Sayı 168.
Denison, E., 2011, 30 Saniyede Mimarlık, Carretta Kitapları , Çin
Freiherr, V.A., 1979, "Tarihsel Çevrede Yapı Eylemi ", Mimarlık Dergisi, Sayı:158, S:45-46
Genim, S., 2014, "şehir ve Şehir Yaşantısı", Doğu Batı Dergisi, Sayı:68, S:55-78
Güleç, G., 2013, "Mimarlıkta Tip ve Tipoloji Tartışmaları: 13. Venedik Mimarlık Bienali
                  Örneği", Mimarlık Dergisi, Sayı:371
Kuban, D., 2000, Tarihi Çevre Korumanın Mimarlık Boyutu Kuram Ve Uygulama, Yem Yayın.
Onur, H., 1991, korunması gerekli mimari anıtlara ek yapı tasarımında ilkeler, Doktora tezi,
                  Mimar sinan üniversitesi, İstanbul
Rossi, A., 2006, Şehrin Mimarisi, Kanat Yayın.
Sarıyıldız, G. (1996). HicazKarantina Teşkilatı-1865-1914. Ankara: Tarih Tarih Kurumu.
Şölenay, E., 2017, "Sanatta Biçim-İçerik Sorunu ", Dergi Park, S:138-144.
Tekeli, İ., 2009, Moderrnizm, modernite Türkiyenin Kent Planlama Tarihi , Türk Vakfı Yurt Yayınları,İstanbul.
Tekin, Ç., 2016, “ Değişim” , Yapı Dergisi, S: 146-152, İstanbul.
Teyysot, G., 2008, “Tip ve Tipoloji: Görünmesi Görünür Kılmak”, “Kavram: Mimarlıkta
                  Bilimsel Analoji, Benzeterek Düşünmek”, Arredamento Mimarlık, sayı:2008/11,
                  s.67.
Tricart, J., 1963. Cours de geographie humaine vol.1, Centre de Documantation, Universitaire,
                    Paris.
Weber, M., Şehir, (Çev. Musa Ceylan), Bakış Yayınları, İstanbul, 2003
Yıldırım, N. (2010). İstanbul Sağlık Tarihi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi yayınları.





[1] Anonim, Braunfels.
[2] Kuban,2000,S:103
[3] Zeren, Tarihi çev.Yeni ek., S:6
[4] Freiherr, ‘tarihsel çevr. Yapı eylemi, S:46
[5] Tekeli, 2009,
[6] Çetin, 2017, s.13
[7] Kuban, 2000, s.32
[8] Kuban S:33
[9] Kuban, 2000, S:103
[10] ipid, S.104
[11] Çetin, Büyük Valide Han, 2017
[12] Onur, S:18
[13] kuban, 2000, s:118


[1] Kardaş, Türk Düny. Araştırmaları, s.62.
[2] Sarıyıldız, 1993, 19.
[3] Sehsuvaroğlu, türk tıp tarihi, s.175.




[1] Yıldırım, Tarih ve toplum, 1994, s.129.




[1] Anonim.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarihi Çevrede Çağdaş Tasarımda Biçim ve İçerik çelişkisi...

Tarihi Dokuda Çağdaş Tasarım Biçim ve İçerik çelişkisi Ayşe DEMİR ÜNLÜ Kadir Has Üniversitesi -Mimarlık Fakültesi Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek lisans-Tarihi Çevrede Tasarım- (Prof. Dr. Murat Çetin) İstanbul, ayseunlu@besiktas.bel.tr Zaha Hadid -Ortadoğu Merkezi                                                       Şekil 2 Ecole de Journalisme d’eichstaett Foyer et auditoire 1985-87 ÖZET Her şey de olduğu gibi değişim ve dönüşüm Tarihi dokuyu da kaçınılmaz etkilemektedir. Bu gerçekten, tarihi dokuda yeni biçim ve içerik çelişkisine en uygun çözümler için, adım adım, Ø     Kent Kavramı; Tarihi Çevre, kent ve bölge Kavramı; Tarihi Çevre Koruma, Tarihi Çevre Koruma Düşünce evrimi; Tarihi Çevre Koruma Nedenleri, Tarihi Çevre değerlerine yönelik tehditleri; Tarihi Çevre Koruma Teknikleri; Tarihi Çevre Koruma restorasyon-konservasyon akımları; Tarihi Çevre Koruma Alanında uluslararası örgütler; Tarihi Çevre Koruma Alanında Belgeler; Tarihi Çevre K

Beşiktaş- Pervititch Haritaları

J acques Pervititch  tarafından 1922-45 arasında yapilmis kadastral temelli sigorta hariatalarıdır, pervititch çizimleri beşiktaş, beyazıt, üsküdar, kadıköy, taksim, beyoğlu, eminönü için hazırlanmıştır. bu haritalar çizildiği dönemde sigorta şirketlerinin reasürans birimlerince, bir yapi çevresindeki toplam riskleri saptamak amaciyla kullanılırken günümüzde mimarlar, şehir plancıları ve tarihçilerin de kullandığı kaynaklar haline gelmiştir.

Weissenhofsiedlung Mimarları

Weissenhof İskan 1927’de Stuttgart’ta gerçekleşen Deutscher Werkbund sergisi için inşa edilen “Weißenhofsiedlung” Weissenhofsiedlung, Stuttgart, Almanya, Hava Fotoğrafçılığı 2004 |  Veit Mueller ve Martin Losberger tarafından çekilen fotoğraf Gropius'un özlemini duyduğu, yokluğundan yakındığı "üslupta ortak payda", Loos'tan,  De Stijl'den, Bauhaus'dan, Le Corbusier'nin hayret verici çalışmalarından geçerek, nihayet 1927 yılında, Stuttgart'ta WEISSENHOF'DA   Bütün gücüyle gerçekleşebilme fırsatı bulacaktır. O yılların en ünlü ilerici mimarlarını biraraya getirebilmiştir. 1907'de Münih'te  Esnaf ve işadamları arasındaki ilişkileri güçlendirmek amacıyla kurulmuş Deutscher Werbund derneği,   1927 yılında   Stuttgart'ın kuzeyindeki  mahallede  dünyaya Modern Hareketin mimarisini gösterme amacıyla   Le Corbusier, Mies Van der Rohe, Gropius ve daha fazlası gibi tarihin en ünlü mimarları tarafından tasarlanan birkaç binaya övgü